Gözyaşları neden tatlı değil de tuzludur? ya da saf sudan oluşsa ne olurdu?
Gelin tüm bu soruların cevaplarını verelim.
Biz fark etmesek de göz kapaklarımızı her kapattığımızda, gözün yüzeyine ince bir gözyaşı sıvısı tabakası yayılır.
Bu gündelik gözyaşlarına bazal gözyaşları denir ve lipitler, su, musin, immünoglobulinler, soydum ve potasyumun yanında ürat ve askorbat gibi birçok antioksidan içeren maddelerden oluşur.
Gözümüzde oluşan ikinci gözyaşı türü, refleks gözyaşlarıdır ve adından da anlaşılacağı gibi yoğun bir dış uyarana karşı yanıt olarak oluşurlar. Dışarıda bir fırtınaya yakalanırsanız veya soğan doğradıktan sonra gözünüze dokunursanız bu refleks gözyaşları, rahatsız edici uyaranları temizlemek için oluşur.
Son gözyaşı türü ise ruhsal gözyaşıdır ve yoğun duygusal deneyimler sonucunda oluşur. Beynin limbik sistemi tarafından kontrol edilir ve parasempatik sinir sistemini de etkisi altına alır.
Bahsettiğimiz gibi bazal gözyaşları, vücudumuzda bulunan en önemli elektrolitlerden ikisi olan sodyum ve potasyum içerir.
Vücudumuzda bulunan en önemli elektrolitler (tuzlar) arasında; sodyum, potasyum, kalsiyum, bikarbonat, fosfat ve magnezyum bulunur. Tüm bunlar, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu maddelerdir.
Gözyaşlarının yaklaşık %98’i saf sudan oluşurken kalan %2’si, tüm bu maddeleri ve bileşikleri içerir. Gözyaşlarımızda bulunan tuzların ve iyonların bir kısmı ise göz içindeki koruma ve iyileşme süreçlerine yardımcı olur.
Özetle gözyaşlarımız tuzludur çünkü vücudun sinir sistemi işlevi ve farklı sinir hücreleri arasındaki bilgi aktarımı için ihtiyaç duyulan doğal tuzlar, elektrolitler içerir. Gözyaşlarının içinde bulunan tuz, vücudumuz için oldukça faydalı ve gereklidir.